Memleketimde Bahar ve Sarmaşık


Gurbet üzerine ne çok türküler yakılmış, ne çok şarkılar söylenmiş. Uzun zaman kendi memleketimizde  yaşadığımız  için bunu anlamakta güçlük çektik belki, ama  eşimin işi dolayısıyla gurbete çıkınca işte o zaman iliklerimize kadar hissettik; yaşadığımız yerden ayrı olmanın, sevdiklerinden ayrı olmanın hüznünü.


Teknolojinin, iletişimin, ulaşımın bu kadar kolaylaşmasına rağmen, insan yine de memleketini; memleketinin o bahar kokusunu, ılıman havasını  kısacası taşını toprağını özlüyor.


Bilirsiniz Ege Bölgesi, doğasıyla, doğasındaki  otlarıyla çok meşhurdur. Egeliler tahıl ve et ürünlerinden ziyade bitki tüketirler.


İşte baharın gelmesiyle birlikte, dağ eteklerinde, yol kenarlarında, tarla kenarlarında çeşit çeşit otlar da görülmeye başlar.


Sevgili babacığım daha biz küçük bir çocuk iken özellikle ilkbaharda, hafta sonları, işe gitmediği zamanlarda  beni, kardeşimi ve kuzenlerimi alır dağ eteklerine piknik için  götürür çeşit çeşit otları tanıtır ve toplatırdı.

Bu mevsimde  kendini gösteren, yörenin halkı tarafından sabırsızlıkla beklenen sarmaşık denilen bir bitki  var. Kuşkonmaza çok benzeyen bana göre kuşkonmazın kardeşi.


Baharla birlikte özellikle bodur çalılıkların dip kısımlarında, köklerine yakın yerlerde olur. Tamamen doğal, yani organik, onu bulabilmek heyecan verici çünkü bulan kişi şanslı olduğunu düşünür,  bulunca da koparabilmek daha da heyecan  verici, çünkü ya eliniz, ya kolunuz mutlaka bir yeriniz çalının dikenleri tarafından çizilir.


Ben, daha çok sarmaşık ararken,  kardeşim ve kuzenlerim kuzu kulağı toplardı, papatyalardan başımıza taç yapar, bulduğumuz rengarenk laleleri kökleriyle birlikte alır, müstakil evimizin  bahçesine dikerdik. Heyecanla, büyüyüp küçük tomurcukların açtığını görmek için.


Hala hayallerimde temaşa ettiğim, boynunu güneşi takip ederek büken kıvrım kıvrım olan leylek gagaları, dere kenarlarında, o çamurların içinden çıkan, unutamadığım, çocuk halimle bile beni hayrete düşüren  bir daha göremediğim yağlı çanak çiçeği, sapsarı parlak rengiyle  hala hayalimde özlemlerimde.


Şu anda ismini hatırlayamadığım, kolye yapıp  boğazımıza taktığımız, yüzük yapıp parmağımıza doladığımız, tabiatın süsleri.


Papatyaların, gelinciklerin , lalelerin daha yüzlerce çeşit rengarenk çiçeklerin, bitkilerin olduğu dağ etekleri mis gibi kokusu.


Şimdi bahar geldi, memleketim, köyüm rengarenk çiçeklerle bezendi ve ben Ankara’nın ortasında sisli bir havada baharı görememenin sıkıntısı ve aynı zamanda  özlemiyle bu yazıyı yazıyorum. Daha yazarken bile baharın kokusunu, coşkusunu ve mutluluğunu hissediyorum ve aynı zamanda şanslı olduğumu, hiç değilse  çocukluğumda bile olsa doğanın doğuşunu görüp bu mutluluğu yaşadım.  Ya bizim, lalelerin, papatyaların, kır çiçeklerinin renklerini, kokusunu bilemeyen çocuklarımız …


Get Adobe Flash player