Kaburgalı Mürdüm Erikli Soğan dolması


Malzemeler:


½ kg kaburga veya parça kuzu eti veya pirzola

1 su bardağı kurutulmuş mürdüm eriği

7-8 adet iri soğan

İç malzemesi:

400 gr kıyma

3/2 su bardağı pilavlık bulgur

3/2 su bardağı pilavlık pirinç

1 adet soğan

½  demet maydanoz

½  çay bardağı sıvıyağ

1 yemek kaşığı domates salçası

1 yemek kaşığı biber salçası

1 çay kaşığı kişniş

1 çay kaşığı yenibahar

1 çay kaşığı köri

1 çay kaşığı zencefil

1 çay kaşığı karabiber

1 tatlı kaşığı fesleğen

1 tatlı kaşığı sumak

2 adet domates rendesi

1 tatlı kaşığı tuz


Sosu için:


1 yemek kaşığı domates salçası

2 yemek kaşığı tereyağı

Su


Yapılışı:


Soğanların dış kabukları soyulur baş ve uç kısımlarından kesilerek kaynar suda yumuşayıncaya kadar 10-15 dk. Pişirilir (çatal batırdığınızda piştiğini hissetmeniz gerekir ).


Pirinç, bulgur, kıyma ve diğer baharatlar salçalar, yağ ve ince doğranmış maydanoz ve  soğan bir karıştırma kabında birleştirilerek güzelce harmanlanır.


Kaynatılmış soğanlar soğuk suyun için konulur ve iç içe olan katlarından ayrılır.

Orta büyüklükte bir güvecin dip kısmına kaburgalar veya parça kuzu etleri veya pirzola yerleştirilir.


 Hazırlamış olduğunuz iç malzeme birbirinden ayrılmış soğan katlarına doldurulur ve kaburgaların üstlerine dizilir.


Aralarına mürdüm eriği konulur.


Tekrar üzerine, kalan mürdüm erikleri, 2 yemek kaşığı tereyağı, 2 yemek kaşığında   yapılan salça sosu (2 yemek kaşığı salça 2 bardak suda açılır) ve soğanların üzerine geçti geçecek su eklenir.


Güveç ısınana ve kaynamaya başlayana kadar açık ateşte kaynamaya başladıktan sonra ağır ateşte soğanlar ve iç malzeme pişene kadar ocakta tutulur(pişen yemekten alınıp kontrol edilerek pişip pişmediği anlaşılır).


Afiyetle yenir.



Not:

Pek değerli arkadaşım, dostum,  sevgili  Suna’nın çiftliğinde, kuzinede bizim için yapmış olduğu soğan dolması, her ne kadar kuzinenin ve güvecinin azizliğine uğrayıp biraz uğraştırsa da bayıla bayıla yenilmekten kurtulamadı. Afiyetle yediğimiz soğan dolması maalesef günden güne unutulan  lezzetler arasında, ama öyle lezzetli olmuştu ki, en azından bizler tadını bir ömür boyu unutamayacağız sanırım.

Soğan dolması, değişik tatlar ve eskimez Türk mutfağını  sevenler için tavsiye edebileceğim lezzetli bir ana yemek .

Yine serin bir Ankara havasında, önceden kararlaştırdığımız hafta sonu  programımız doğrultusunda can arkadaşımın Ankara yakınlarından almış olduğu çiftliğine ziyarete gittik. Çevresi ağaçlarla kapatılmış, içi muntazaman işlenmiş, büyük bir havuza sahip çiftliğinde misafirlerin ağırlanması için her türlü imkan sağlanmış. Ahşap ama bol camlı yapının içinde gürül gürül yanan soba dışarıdaki serin havayı hemen unutturdu.

Arkadaşımızdaki program hafta sonu kahvaltı için organize edilmişti. Kahvaltısını diğer normal insanların aksine güneş doğarken yapmaktan zevk alan sevgili eşim her zamanki gibi bizi erkenden yollara dökünce ev sahibimizden de önce kapıya dayanmış olduk. Sağolsun, çiftlikte kalan görevli bizi karşıladı, kuzinesini yakmış olduğu ahşap binaya aldı. Misafirlerden bir kısmı daha gelince çay ve kahvaltı hazırlıklarına başlanıldı. Neden sonra arkadaşım ve eşi çiftliklerine teşrif etti. Misafirlerin erken gelmesinden hiç de rahatsız olmuşa benzemiyordu, bilakis kendi evimiz gibi davranmamızdan memnun olmuştu.

Ev sahibemiz Suna, bereketini yanında getirdi sanki. Güya sıradan bir kahvaltı için anlaşmıştık ama, 7-8 çeşit kahvaltılık, üç çeşit tatlı, benim yapıp getirdiğim ev ekmekleri, Fatma’nın kuru biber kızartması, Asuman’ın yaptığı ama ev sahibemizin tatlıların çok olması hasebiyle başka misafirlerine ikram etmek üzere derin dondurucuya  koymak için ortadan apar topar kokusunu bile duyamadan ortadan yok ettiği ,el koyduğu nişastalı keki ile bizim sıradan kahvaltı neredeyse açık büfeye dönüştü.
Kahvaltı masası hazırlanırken çaylar da demlendi ve soğuk Ankara havasında, sımsıcak bir muhabbet eşliğinde nefis bir kahvaltı yapıldı.
Arkadaşımın soğan dolması, kuzinede yanan odun ateşinde ağır ağır pişmesini sürdürdü.

Kahvaltının arkasından muhabbet kah sohbet, kah Asuman arkadaşımın eşinin güzel sesiyle söylemiş olduğu ezgilerle doruk noktasına çıktı.  
Zaman epey ilerledi, kuzinenin (sanırım kuvvetli rüzgardan) bize nazire yaparcasına yanmak istememesi soğan dolmasının pişirilme sürecini fazlasıyla uzattı. Hemen olaya el konuldu ve destek için küçük tüp temin edildi. Bir kuzine, bir küçük tüp derken nihayet soğan dolması pişti, pişti pişmesine de; zaman o kadar ilerlemişti ki arkadaşların bir kısmı tadamadan ayrılmak zorunda kaldı.

Eveeet … Pirzolalı soğan dolması tıka basa dolu kocaman bir güveç bizlere kaldı diye sevinirken (!) güvecin yanı çatlamaz mı? Gözü arkada, güveçte kalan arkadaşlarımızdan mıdır, nedir?

Bu oldukça kuvvetli ihtimali aramızda konuşup epey bir şakalaştık. Güvecin yanı erkekler tarafından bağlanarak soğan dolması kurtarıldı.
Kararan hava ile birlikte devam eden muhabbet soğan dolmaları yenilirken de devam etti. Bu arada sesi güzel beylerin düetlerini çay eşliğinde dinledik. Bu güzel ve nezih gün, yakın köyden akşam sağılmış sütlerin gelmesi ile sona erdi.

İyi dilek ve temenniler eşliğinde bu güzel günü ve tertemiz dostları bize nasip eden Rabbimize hamd ederek evlere dönüş yolunu tuttuk.

Get Adobe Flash player


(Uygulama tarihi:27.02.2011)